De ki:
بِسْمِ اللَّهِ اَلرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ ﴿١﴾ اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَۙ ﴿٢﴾ اَلرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِۙ ﴿٣﴾ مَالِكِ يَوْمِ الدّ۪ينِۜ ﴿٤﴾ اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَع۪ينُۜ ﴿٥﴾ اِهْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَق۪يمَۙ ﴿٦﴾ صِرَاطَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْۙ غَيْرِ الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ وَلَا الضَّٓالّ۪ينَ ﴿٧﴾
Fatiha
1. Rahmân ve rahîm olan Allah’ın adıyla...
2. Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.
3. Rahmân ve rahîm.
4. Ödül ve ceza gününün tek hâkimi.
5. (Rabbimiz!) Ancak sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz.
6. Bizi dosdoğru yola ilet;
7. Nimetine erdirdiklerinin yoluna; gazaba uğramışların yoluna da, dalâlete sapmışların yoluna da değil! Âmin! قَالُوا سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَاۜ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يمُ﴿٣٢﴾
Bakara 32. (Melekler): “Sen yücesin; bize öğrettiklerinden başka bilgimiz yoktur. Yalnızca sen bilensin; doğru hüküm verensin.” demişlerdi. رَبَّنَا وَاجْعَلْنَا مُسْلِمَيْنِ لَكَ وَمِنْ ذُرِّيَّتِنَٓا اُمَّةً مُسْلِمَةً لَكَۖ وَاَرِنَا مَنَاسِكَنَا وَتُبْ عَلَيْنَاۚ اِنَّكَ اَنْتَ التَّوَّابُ الرَّح۪يمُ ﴿١٢٨﴾
Bakara 128. Rabbimiz! Bizi sana boyun eğenler(den) kıl; neslimizden de boyun eğen bir ümmet (kıl)! Bize ibadet usullerimizi göster; tevbemizi kabul et! Şüphesiz ki yalnızca sen tevbeleri çok kabul edensin; çok merhametlisin. اَلَّذ۪ينَ اِذَٓا اَصَابَتْهُمْ مُص۪يبَةٌۙ قَالُٓوا اِنَّا لِلّٰهِ وَاِنَّٓا اِلَيْهِ رَاجِعُونَۜ ﴿١٥٦﴾
Bakara 156. Onlar (sabredenler), kendilerine bir musibet geldiği zaman “Biz Allah’a aidiz ve biz elbette yalnızca O’na döneceğiz” derler. وَمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ رَبَّنَٓا اٰتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الْاٰخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ ﴿٢٠١﴾
Bakara 201. Onlardan bir kısmı da “Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver; ahirette de iyilik ver! Bizi cehennem azabından koru!” diye dua eder. قَالُوا رَبَّنَٓا اَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْرًا وَثَبِّتْ اَقْدَامَنَا وَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِر۪ينَۜ ﴿٢٥٠﴾
Bakara 250. Calut ve askerleriyle savaşa tutuştuklarında, (Talut’un askerleri) “Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır! Ayaklarımızı sabit tut! kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.” diye dua etmişlerdi. اٰمَنَ الرَّسُولُ بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْهِ مِنْ رَبِّه۪ وَالْمُؤْمِنُونَۜ كُلٌّ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَمَلٰٓئِكَتِه۪ وَكُتُبِه۪ وَرُسُلِه۪ۜ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ اَحَدٍ مِنْ رُسُلِه۪۠ وَقَالُوا سَمِعْنَا وَاَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَاِلَيْكَ الْمَص۪يرُ ﴿٢٨٥﴾ لَا يُكَلِّفُ اللّٰهُ نَفْسًا اِلَّا وُسْعَهَاۜ لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَتْۜ رَبَّنَا لَا تُؤَاخِذْنَٓا اِنْ نَس۪ينَٓا اَوْ اَخْطَأْنَاۚ رَبَّنَا وَلَا تَحْمِلْ عَلَيْنَٓا اِصْرًا كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِنَاۚ رَبَّنَا وَلَا تُحَمِّلْنَا مَا لَا طَاقَةَ لَنَا بِه۪ۚ وَاعْفُ عَنَّا۠ وَاغْفِرْ لَنَا۠ وَارْحَمْنَا۠ اَنْتَ مَوْلٰينَا فَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِر۪ينَ ﴿٢٨٦﴾
Bakara 285. O elçi, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, müminler de. Hepsi Allah’a, meleklerine, kitaplarına, elçilerine iman ettiler. (Müminler) “O’nun (Allah’ın) elçilerinden hiçbiri arasında fark gözetmeyiz.” (derler). “İşittik, itaat ettik. Rabbimiz, affına (sığındık)! Dönüş yalnızca sanadır.” derler.
286. Allah hiçbir canı gücünün yetmeyeceği şeyle sorumlu tutmaz. (Herkesin) kazandığı (iyilik) kendi lehine, kazandığı (kötülük) de kendi aleyhinedir. “Rabbimiz! Unutur veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma! Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme! Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyler yükleme! Bizi affet! Bizi bağışla! Bize merhamet et! Sen bizim [mevla]mızsın (efendimizsin)! kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et!” رَبَّنَا لَا تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ اِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةًۚ اِنَّكَ اَنْتَ الْوَهَّابُ ﴿٨﴾ رَبَّنَٓا اِنَّكَ جَامِعُ النَّاسِ لِيَوْمٍ لَا رَيْبَ ف۪يهِۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُخْلِفُ الْم۪يعَادَ۟ ﴿٩﴾
Ali imran 8. (Şöyle dua ederler:) “Rabbimiz! Bizi doğru yola ulaştırdıktan sonra kalplerimizi eğriltme! Bize katından merhamet ver! Şüphesiz ki bolca veren yalnızca sensin.
9. Rabbimiz! Gelmesinde şüphe olmayan bir günde, insanları mutlaka toplayacak olan sensin.” Şüphesiz ki Allah sözünden dönmez. اَلَّذ۪ينَ يَقُولُونَ رَبَّنَٓا اِنَّنَٓا اٰمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَقِنَا عَذَابَ النَّارِۚ ﴿١٦﴾
Ali imran 16. Onlar (duyarlı olanlar) “Rabbimiz! Şüphesiz ki biz iman ettik; bizim için günahlarımızı bağışla, bizi ateş azabından koru!” derler. هُنَالِكَ دَعَا زَكَرِيَّا رَبَّهُۚ قَالَ رَبِّ هَبْ ل۪ي مِنْ لَدُنْكَ ذُرِّيَّةً طَيِّبَةًۚ اِنَّكَ سَم۪يعُ الدُّعَٓاءِ ﴿٣٨﴾
Ali imran 38. Zekeriya orada Rabbine dua etmiş ve şöyle demişti: “Rabbim! Bana tarafından hayırlı bir nesil ver! Şüphesiz ki sen duayı duyansın.” رَبَّنَٓا اٰمَنَّا بِمَٓا اَنْزَلْتَ وَاتَّبَعْنَا الرَّسُولَ فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِد۪ينَ ﴿٥٣﴾
Ali imran 53. (Havariler demişti ki:) “Rabbimiz! İndirdiğine inandık ve o Elçiye uyduk. Bizi şahitlerle birlikte yaz.” مَا كَانَ قَوْلَهُمْ اِلَّٓا اَنْ قَالُوا رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَاِسْرَافَنَا ف۪ٓي اَمْرِنَا وَثَبِّتْ اَقْدَامَنَا وَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِر۪ينَ ﴿١٤٧﴾
Ali imran 147. Onların sözleri, sadece şöyle demekten ibaretti: “Rabbimiz! Günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlığımızı bağışla. Ayaklarımızı sabit tut! kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et!” اَلَّذ۪ينَ يَذْكُرُونَ اللّٰهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلٰى جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ ف۪ي خَلْقِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۚ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هٰذَا بَاطِلًاۚ سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ ﴿١٩١﴾ رَبَّنَٓا اِنَّكَ مَنْ تُدْخِلِ النَّارَ فَقَدْ اَخْزَيْتَهُۜ وَمَا لِلظَّالِم۪ينَ مِنْ اَنْصَارٍ ﴿١٩٢﴾ رَبَّنَٓا اِنَّنَا سَمِعْنَا مُنَادِيًا يُنَاد۪ي لِلْا۪يمَانِ اَنْ اٰمِنُوا بِرَبِّكُمْ فَاٰمَنَّاۗ رَبَّنَا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَكَفِّرْ عَنَّا سَيِّـَٔاتِنَا وَتَوَفَّنَا مَعَ الْاَبْرَارِۚ ﴿١٩٣﴾ رَبَّنَا وَاٰتِنَا مَا وَعَدْتَنَا عَلٰى رُسُلِكَ وَلَا تُخْزِنَا يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ اِنَّكَ لَا تُخْلِفُ الْم۪يعَادَ ﴿١٩٤﴾
Ali imran 191. Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerineyken (her zaman) Allah’ı hatırlar; göklerin ve yerin yaratılışı hakkında düşünür (ve şöyle derler:) “Rabbimiz! Sen bunu [batıl] olarak (boş yere) yaratmadın. Sen yücesin. Bizi cehennem azabından koru!
192. Rabbimiz! Doğrusu sen kimi ateşe koyarsan, artık onu elbette rezil etmişsindir. Zalimler için hiçbir yardımcı yoktur.
193. Rabbimiz! Gerçek şu ki biz ‘Rabbinize inanın!’ diye imana çağıran davetçiyi duyduk ve hemen iman ettik. Rabbimiz! Bizim için günahlarımızı bağışla; kötülüklerimizi ört ve iyilerle birlikte (olacak şekilde) bizi vefat ettir!
194. Rabbimiz! Bize, elçilerin vasıtasıyla vadettiklerini de ikram et ve kıyamet gününde bizi rezil etme! Şüphesiz ki sen sözünden dönmezsin.” ا شَر۪يكَ لَهُۚ وَبِذٰلِكَ اُمِرْتُ وَاَنَا۬ اَوَّلُ الْمُسْلِم۪ينَ ﴿١٦٣﴾
Enam 162. De ki: “Şüphesiz ki benim [salât]ım (desteğim), ibadetlerim, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir. قَالَا رَبَّنَا ظَلَمْنَٓا اَنْفُسَنَا وَاِنْ لَمْ تَغْفِرْ لَنَا وَتَرْحَمْنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِر۪ينَ ﴿٢٣﴾
Araf 23. (Âdem ve eşi) şöyle dua etmişlerdi: “Rabbimiz! Biz kendimize haksızlık ettik. Bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen elbette kaybedenlerden olacağız.” رَبَّنَٓا اَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْرًا وَتَوَفَّنَا مُسْلِم۪ينَ۟ ﴿١٢٦﴾
Araf 126. ....“Rabbimiz! Bize bol bol sabır ver ve müslümanlar olarak bizi vefat ettir.” diye dua etmişlerdi. قَالَ رَبِّ اغْفِرْ ل۪ي وَلِاَخ۪ي وَاَدْخِلْنَا ف۪ي رَحْمَتِكَۘ وَاَنْتَ اَرْحَمُ الرَّاحِم۪ينَ۟ ﴿١٥١﴾
Araf 151. (Bunun üzerine Musa), “Rabbim! Beni ve kardeşimi bağışla; bizi merhametine koy! Sen merhametlilerin en merhametlisisin.” diye dua etmişti. قَالُوا عَلَى اللّٰهِ تَوَكَّلْنَاۚ رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِلْقَوْمِ الظَّالِم۪ينَۙ ﴿٨٥﴾ وَنَجِّنَا بِرَحْمَتِكَ مِنَ الْقَوْمِ الْكَافِر۪ينَ ﴿٨٦﴾
Yunus 85. Onlar da şöyle demişlerdi: “Yalnızca Allah’a güvendik. Rabbimiz! Bizi zalimler topluluğu için deneme konusu kılma! 86. Bizi merhametinle o kâfirler topluluğundan kurtar!”
Hud 47.... Ey Rabbim sen beni bağışlamazsan bana merhamet etmezsen hüsrana uğrayanlardan olurum. فَاطِرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ اَنْتَ وَلِيّ۪ فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِۚ تَوَفَّن۪ي مُسْلِمًا وَاَلْحِقْن۪ي بِالصَّالِح۪ينَ ﴿١٠١﴾..
Yusuf101. ...Göklerin ve yerin yoktan yaratanı! Sen dünyada da ahirette de benim dostumsun. Beni müslüman olarak vefat ettir ve beni iyilere kat!” رَبِّ اجْعَلْن۪ي مُق۪يمَ الصَّلٰوةِ وَمِنْ ذُرِّيَّت۪يۗ رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَٓاءِ ﴿٤٠﴾ رَبَّنَا اغْفِرْ ل۪ي وَلِوَالِدَيَّ وَلِلْمُؤْمِن۪ينَ يَوْمَ يَقُومُ الْحِسَابُ۟ ﴿٤١﴾
İbrahim 40. Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namaz kılanlardan eyle! Rabbimiz! Duamı kabul et! 41. Rabbimiz! Hesabın gerçekleşeceği gün, beni, ana babamı ve müminleri bağışla!” وَقُلْ رَبِّ اَدْخِلْن۪ي مُدْخَلَ صِدْقٍ وَاَخْرِجْن۪ي مُخْرَجَ صِدْقٍ وَاجْعَلْ ل۪ي مِنْ لَدُنْكَ سُلْطَانًا نَص۪يرًا ﴿٨٠﴾
İsra 80. De ki: “Rabbim! Gireceğim yere dürüstlükle girmemi; çıkacağım yerden de dürüstlükle çıkmamı sağla! Bana tarafından yardım edici bir güç ver!” اِذْ اَوَى الْفِتْيَةُ اِلَى الْكَهْفِ فَقَالُوا رَبَّنَٓا اٰتِنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً وَهَيِّئْ لَنَا مِنْ اَمْرِنَا رَشَدًا ﴿١٠﴾
Kehf 10. Hani o gençler mağaraya sığınmışlar ve “Rabbimiz! Bize tarafından merhamet ver ve bize (şu) durumumuzdan bir kurtuluş yolu hazırla!” demişlerdi. وَلَا تَقُولَنَّ لِشَا۬يْءٍ اِنّ۪ي فَاعِلٌ ذٰلِكَ غَدًاۙ ﴿٢٣﴾ اِلَّٓا اَنْ يَشَٓاءَ اللّٰهُۘ وَاذْكُرْ رَبَّكَ اِذَا نَس۪يتَ وَقُلْ عَسٰٓى اَنْ يَهْدِيَنِ رَبّ۪ي لِاَقْرَبَ مِنْ هٰذَا رَشَدًا ﴿٢٤﴾
Kehf 23. Hiçbir şey için sakın “Bunu yarın mutlaka yapacağım.” deme!
24. “Ancak Allah dilerse (yapacağım.” de)! Unuttuğun zaman Rabbini an ve “Umarım Rabbim beni doğruya bundan daha yakın olana ulaştırır.” de! قَالَ رَبِّ اشْرَحْ ل۪ي صَدْر۪يۙ ﴿٢٥﴾ وَيَسِّرْ ل۪ٓي اَمْر۪يۙ ﴿٢٦﴾ وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِنْ لِسَان۪يۙ ﴿٢٧﴾ يَفْقَهُوا قَوْل۪يۖ ﴿٢٨﴾
Ta Ha 25. (Musa ise) şöyle dua etmişti: “Rabbim! Benim için yüreğime genişlik ver!
26. İşimi bana kolaylaştır!
27,28. Dilimden bağı çöz ki sözümü anlasınlar. وَقُلْ رَبِّ زِدْن۪ي عِلْمًا ﴿١١٤﴾...
Ta Ha 114.... “Rabbim! İlmimi artır!” de. و رَبَّهُٓ اَنّ۪ي مَسَّنِيَ الضُّرُّ وَاَنْتَ اَرْحَمُ الرَّاحِم۪ينَۚ ﴿٨٣﴾
Enbiya 83... Hani Rabbine “Başıma bu dert geldi. Sen merhametlilerin en merhametlisisin.” لَٓا اِلٰهَ اِلَّٓا اَنْتَ سُبْحَانَكَۗ اِنّ۪ي كُنْتُ مِنَ الظَّالِم۪ينَۚ ﴿٨٧﴾...
Enbiya 87. ..“(Rabbim)! Senden başka ilah yoktur; sen yücesin. Şüphesiz ki ben haksızlık edenlerden oldum.” فَاِذَا اسْتَوَيْتَ اَنْتَ وَمَنْ مَعَكَ عَلَى الْفُلْكِ فَقُلِ الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذ۪ي نَجّٰينَا مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِم۪ينَ ﴿٢٨﴾ وَقُلْ رَبِّ اَنْزِلْن۪ي مُنْزَلًا مُبَارَكًا وَاَنْتَ خَيْرُ الْمُنْزِل۪ينَ ﴿٢٩﴾
Mü'minun 28. Sen beraberindekilerle birlikte gemiye yerleştiğinde de ki: “Bizi zalimler topluluğundan kurtaran Allah’a [hamd]olsun!”
29. De ki: “Rabbim! Beni bereketli bir yere indir! Sen (insanları uygun bir yere) indirilenlerin en hayırlısısın.” قُلْ رَبِّ اِمَّا تُرِيَنّ۪ي مَا يُوعَدُونَۙ ﴿٩٣﴾ رَبِّ فَلَا تَجْعَلْن۪ي فِي الْقَوْمِ الظَّالِم۪ينَ ﴿٩٤﴾
Mü'minun 93. De ki: “Rabbim! Onlara vadedileni (azabı) mutlaka bana göstereceksen,
94. Rabbim! Bu durumda beni zalimler topluluğunun içinde bulundurma!” وَقُلْ رَبِّ اَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاط۪ينِۙ ﴿٩٧﴾ وَاَعُوذُ بِكَ رَبِّ اَنْ يَحْضُرُونِ ﴿٩٨﴾
Mü'minun 97. De ki: “Rabbim! Şeytanların kışkırtmalarından sana sığınıyorum!
98. Rabbim! Onların bana yaklaşmalarından da sana sığınıyorum.” رَبَّنَٓا اٰمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَاَنْتَ خَيْرُ الرَّاحِم۪ينَۚ ﴿١٠٩﴾
Mü'minun 109. ... ‘Rabbimiz! İman ettik, bizi affet; bize merhamet et! Sen merhametlilerin en hayırlısısın’ وَالَّذ۪ينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا اصْرِفْ عَنَّا عَذَابَ جَهَنَّمَۗ اِنَّ عَذَابَهَا كَانَ غَرَامًاۗ ﴿٦٥﴾
Furkan 65. Şöyle derler: “Rabbimiz! Cehennem azabını bizden uzak tut! Şüphesiz ki onun azabı sargındır. وَالَّذ۪ينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ اَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ اَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّق۪ينَ اِمَامًا ﴿٧٤﴾
Furkan 74. Onlar şöyle dua ederler: “Rabbimiz! Eşlerimizden ve nesillerimizden bize gözler aydınlığı ver ve bizi [muttakî]lere (duyarlı olanlara) önder kıl!” رَبَّ الْعَالَم۪ينَۙ ﴿٧٧﴾ اَلَّذ۪ي خَلَقَن۪ي فَهُوَ يَهْد۪ينِۙ ﴿٧٨﴾ وَالَّذ۪ي هُوَ يُطْعِمُن۪ي وَيَسْق۪ينِۙ ﴿٧٩﴾ وَاِذَا مَرِضْتُ فَهُوَ يَشْف۪ينِۖ ﴿٨٠﴾ وَالَّذ۪ي يُم۪يتُن۪ي ثُمَّ يُحْي۪ينِۙ ﴿٨١﴾ وَالَّذ۪ٓي اَطْمَعُ اَنْ يَغْفِرَ ل۪ي خَط۪ٓيـَٔت۪ي يَوْمَ الدّ۪ينِۜ ﴿٨٢﴾ رَبِّ هَبْ ل۪ي حُكْمًا وَاَلْحِقْن۪ي بِالصَّالِح۪ينَۙ ﴿٨٣﴾ وَاجْعَلْ ل۪ي لِسَانَ صِدْقٍ فِي الْاٰخِر۪ينَۙ ﴿٨٤﴾ وَاجْعَلْن۪ي مِنْ وَرَثَةِ جَنَّةِ النَّع۪يمِۙ ﴿٨٥﴾ وَاغْفِرْ لِا﴿٨٦﴾ وَلَا تُخْزِن۪ي يَوْمَ يُبْعَثُونَۙ ﴿٨٧﴾ يَوْمَ لَا يَنْفَعُ مَالٌ وَلَا بَنُونَۙ ﴿٨٨﴾ اِلَّا مَنْ اَتَى اللّٰهَ بِقَلْبٍ سَل۪يمٍۜ ﴿٨٩﴾
Şuara 77... âlemlerin Rabbi.
78. Beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir.
79. Beni yediren ve içirendir.
80. Hastalandığımda bana şifa verendir.
81. Beni öldürüp sonra diriltecek olandır.
82. Hesap gününde benim için hatalarımı bağışlayacağını umduğum O’dur.
83. Rabbim! Bana doğru hüküm verme yeteneği ver ve beni iyiler arasına kat!
84. Bana, (benden) sonra gelecekler arasında iyilikle anılmayı nasip et!
85. Beni, nimet cennetinin mirasçılarından kıl!
86. (Beni) bağışla.
87,88,89. Samimi bir kalp ile gelenlerin dışında, mal ve çocukların (kişiye) yarar sağlayamayacağı gün, yani (insanların) diriltilecekleri gün beni rezil etme!” وَقَالَ رَبِّ اَوْزِعْن۪ٓي اَنْ اَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّت۪ٓي اَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلٰى وَالِدَيَّ وَاَنْ اَعْمَلَ صَالِحًا تَرْضٰيهُ وَاَدْخِلْن۪ي بِرَحْمَتِكَ ف۪ي عِبَادِكَ الصَّالِح۪ينَ ﴿١٩﴾
Neml 19. ..“Rabbim! Bana ve ana babama verdiğin nimet(ler)e şükretmemde ve razı olacağın iyi iş(ler) yapmamda beni başarılı kıl! Beni merhametinle iyi kullarının arasına kat!” قَالَ هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبّ۪ي۠ لِيَبْلُوَن۪ٓي ءَاَشْكُرُ اَمْ اَكْفُرُۜ وَمَنْ شَكَرَ فَاِنَّمَا يَشْكُرُ لِنَفْسِه۪ۚ وَمَنْ كَفَرَ فَاِنَّ رَبّ۪ي غَنِيٌّ كَر۪يمٌ ﴿٤٠﴾
Neml 40. ..“Bu, şükür mü edeceğimi yoksa nankörlük mü yapacağımı denemek üzere Rabbimin (bana verdiği) iyiliklerindendir. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur; kâfir olana gelince, Rabbim zengindir, cömerttir.” عَسٰى رَبّ۪ٓي اَنْ يَهْدِيَن۪ي سَوَٓاءَ السَّب۪يلِ ﴿٢٢﴾
Kasas 22. ...“Umarım ki Rabbim beni doğru yola ulaştırır.” رَبِّ اِنّ۪ي لِمَٓا اَنْزَلْتَ اِلَيَّ مِنْ خَيْرٍ فَق۪يرٌ ﴿٢٤﴾
Kasas 24. .. “Rabbim! Doğrusu bana vereceğin her lütfa öyle muhtacım ki!”. رَبِّ انْصُرْن۪ي عَلَى الْقَوْمِ الْمُفْسِد۪ينَ۟ ﴿٣٠﴾
Ankebut 30. ...“Rabbim! Şu bozguncu topluma karşı bana yardım et!” الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذ۪ٓي اَذْهَبَ عَنَّا الْحَزَنَۜ اِنَّ رَبَّنَا لَغَفُورٌ شَكُورٌۙ ﴿٣٤﴾ اَلَّذ۪ٓي اَحَلَّنَا دَارَ الْمُقَامَةِ مِنْ فَضْلِه۪ۚ لَا يَمَسُّنَا ف۪يهَا نَصَبٌ وَلَا يَمَسُّنَا ف۪يهَا لُغُوبٌ ﴿٣٥﴾
Fatır 34,35. (Cennette şöyle) diyeceklerdir: “[Hamd] (övgü), bizden kaygıyı gideren Allah’adır! İçinde bize hiçbir yorgunluk ve bıkkınlık ulaşmayacak olan, cömertliğinin sonucu olarak bizi [ebedî] kalınacak cennet yurduna yerleştiren Rabbimiz şüphesiz ki çok bağışlayandır, şükre çok karşılık verendir.” اِذَا مَسَّ الْاِنْسَانَ ضُرٌّ دَعَانَاۘ ثُمَّ اِذَا خَوَّلْنَاهُ نِعْمَةً مِنَّاۙ قَالَ اِنَّمَٓا اُو۫ت۪يتُهُ عَلٰى عِلْمٍۜ بَلْ هِيَ فِتْنَةٌ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ ﴿٤٩﴾ قَدْ قَالَهَا الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَمَٓا اَغْنٰى عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَكْسِبُونَ ﴿٥٠﴾ فَاَصَابَهُمْ سَيِّـَٔاتُ مَا كَسَبُواۜ وَالَّذ۪ينَ ظَلَمُوا مِنْ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ سَيُص۪يبُهُمْ سَيِّـَٔاتُ مَا كَسَبُواۙ وَمَا هُمْ بِمُعْجِز۪ينَ ﴿٥١﴾ اَوَلَمْ يَعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيَقْدِرُۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ۟ ﴿٥٢﴾
Zümer 49. İnsana bir zarar dokunduğu zaman bize yalvarır. Sonra, kendisine tarafımızdan bir nimet verdiğimizde “Bu, bana ancak bilgi(m) sayesinde verilmiştir” der. Hayır! O bir imtihandır fakat çoğu bilmez.
50. Bunu onlardan öncekiler de elbette söylemişti ama kazandıkları şeyler onlara yarar sağlamamıştı.
51. Kazandıklarının kötü sonuçları onları yakalamıştı. Bunlardan da (müşriklerden de) haksızlık edenlerin işledikleri kötülükler başlarına gelecektir. (Allah’ı) asla aciz bırakamazlar.
52. Bilmediler mi ki Allah rızkı dilediğine (layık olana) açarak (bol) da verebilir; kısarak (dar) da. Şüphesiz ki bunda inanan bir toplum için dersler vardır. رَبَّنَا وَسِعْتَ كُلَّ شَيْءٍ رَحْمَةً وَعِلْمًا فَاغْفِرْ لِلَّذ۪ينَ تَابُوا وَاتَّبَعُوا سَب۪يلَكَ وَقِهِمْ عَذَابَ الْجَح۪يمِ ﴿٧﴾رَبَّنَا وَاَدْخِلْهُمْ جَنَّاتِ عَدْنٍۨ الَّت۪ي وَعَدْتَهُمْ وَمَنْ صَلَحَ مِنْ اٰبَٓائِهِمْ وَاَزْوَاجِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْۜ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُۚ ﴿٨﴾ وَقِهِمُ السَّيِّـَٔاتِۜ وَمَنْ تَقِ السَّيِّـَٔاتِ يَوْمَئِذٍ فَقَدْ رَحِمْتَهُۜ وَذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ۟ ﴿٩﴾
Mü'min 7. .. “Rabbimiz! Senin merhamet ve ilmin her şeyi kapsamıştır. Tevbe eden ve senin yoluna gidenleri bağışla; onları cehennem azabından koru!
8. Rabbimiz! Onları da atalarından, eşlerinden ve nesillerinden iyi olanları da kendilerine vadettiğin durmaya değer cennetlere koy! Şüphesiz ki güçlü, doğru hüküm veren yalnızca sensin!
9. Onları her türlü kötülüklerden koru! O gün sen kimi kötülüklerden korursan elbette ona merhamet etmişsindir. Asıl büyük kurtuluş işte budur.” رَبِّ اَوْزِعْن۪ٓي اَنْ اَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّت۪ٓي اَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلٰى وَالِدَيَّ وَاَنْ اَعْمَلَ صَالِحًا تَرْضٰيهُ وَاَصْلِحْ ل۪ي ف۪ي ذُرِّيَّت۪يۚ اِنّ۪ي تُبْتُ اِلَيْكَ وَاِنّ۪ي مِنَ الْمُسْلِم۪ينَ ﴿١٥﴾
Ahkaf 15. ..“Rabbim! Bana ve ana babama verdiğin nimet(ler)e şükretmemde ve razı olacağın iyi iş(ler) yapmamda beni başarılı kıl! Benim için de soyumda iyiliği devam ettir! Ben sana döndüm. Elbette ki ben müslümanlardanım.” رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا وَلِاِخْوَانِنَا الَّذ۪ينَ سَبَقُونَا بِالْا۪يمَانِ وَلَا تَجْعَلْ ف۪ي قُلُوبِنَا غِلًّا لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا رَبَّنَٓا اِنَّكَ رَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌ۟ ﴿١٠﴾
Haşr 10. ... “Rabbimiz! Bizi ve imanda bizi geçmiş (bizden önce iman etmiş) kardeşlerimizi bağışla! İman edenlere kalplerimizde hiçbir kin bırakma! Rabbimiz! Şüphesiz ki sen çok şefkatlisin; çok merhametlisin! رَبَّنَٓا اَتْمِمْ لَنَا نُورَنَا وَاغْفِرْ لَنَاۚ اِنَّكَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ ﴿٨﴾
Tahrim 8. ...“Rabbimiz! Işığımızı bizim için tamamla; bizi bağışla! Şüphesiz ki sen her şeye gücü yetensin.” derler. رَبِّ اغْفِرْ ل۪ي وَلِوَالِدَيَّ وَلِمَنْ دَخَلَ بَيْتِيَ مُؤْمِنًا وَلِلْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِۜ وَلَا تَزِدِ الظَّالِم۪ينَ اِلَّا تَبَارًا ﴿٢٨﴾
Nuh 28. Rabbim! Beni, ana babamı, iman etmiş olarak evime girenleri, iman eden erkekleri ve iman eden kadınları bağışla! Zalimlerin de ancak helakini artır!” قُلْ اَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِۙ ﴿١﴾ مِنْ شَرِّ مَا خَلَقَۙ ﴿٢﴾ وَمِنْ شَرِّ غَاسِقٍ اِذَا وَقَبَۙ ﴿٣﴾ وَمِنْ شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِي الْعُقَدِۙ ﴿٤﴾ وَمِنْ شَرِّ حَاسِدٍ اِذَا حَسَدَ ﴿٥﴾
Felak 1. De ki: “(Şunların şerrinden) ağaran sabahın Rabbine sığınırım: 2. Yarattığı şeylerin şerrinden, 3. Çöktüğü zaman karanlığın şerrinden, 4. Düğümlere üfleyenlerin şerrinden, 5. Kıskançlık duyduğunda kıskancın şerrinden.” قُلْ اَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِۙ ﴿١﴾ مَلِكِ النَّاسِۙ ﴿٢﴾ اِلٰهِ النَّاسِۙ ﴿٣﴾ مِنْ شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِۙ ﴿٤﴾ اَلَّذ۪ي يُوَسْوِسُ ف۪ي صُدُورِ النَّاسِۙ ﴿٥﴾ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ ﴿٦﴾
Nas 1. De ki: “İnsanların Rabbine sığınırım. 2. İnsanların hükümdarına, 3. İnsanların ilahına. 4,5,6. İnsanların göğüslerine (kalplerine) vesveseler fısıldayan, cinlerden ve insanlardan (olan o) sinsi vesvesecinin şerrinden (Allah’a sığınırım).”
Kuran-ı Kerim'de geçen dualar, peygamberlerin duaları Arapça ve Türkçe Meali
Fatiha
1. Rahmân ve rahîm olan Allah’ın adıyla...
2. Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.
3. Rahmân ve rahîm.
4. Ödül ve ceza gününün tek hâkimi.
5. (Rabbimiz!) Ancak sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz.
6. Bizi dosdoğru yola ilet;
7. Nimetine erdirdiklerinin yoluna; gazaba uğramışların yoluna da, dalâlete sapmışların yoluna da değil! Âmin! قَالُوا سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَاۜ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يمُ﴿٣٢﴾
Bakara 32. (Melekler): “Sen yücesin; bize öğrettiklerinden başka bilgimiz yoktur. Yalnızca sen bilensin; doğru hüküm verensin.” demişlerdi. رَبَّنَا وَاجْعَلْنَا مُسْلِمَيْنِ لَكَ وَمِنْ ذُرِّيَّتِنَٓا اُمَّةً مُسْلِمَةً لَكَۖ وَاَرِنَا مَنَاسِكَنَا وَتُبْ عَلَيْنَاۚ اِنَّكَ اَنْتَ التَّوَّابُ الرَّح۪يمُ ﴿١٢٨﴾
Bakara 128. Rabbimiz! Bizi sana boyun eğenler(den) kıl; neslimizden de boyun eğen bir ümmet (kıl)! Bize ibadet usullerimizi göster; tevbemizi kabul et! Şüphesiz ki yalnızca sen tevbeleri çok kabul edensin; çok merhametlisin. اَلَّذ۪ينَ اِذَٓا اَصَابَتْهُمْ مُص۪يبَةٌۙ قَالُٓوا اِنَّا لِلّٰهِ وَاِنَّٓا اِلَيْهِ رَاجِعُونَۜ ﴿١٥٦﴾
Bakara 156. Onlar (sabredenler), kendilerine bir musibet geldiği zaman “Biz Allah’a aidiz ve biz elbette yalnızca O’na döneceğiz” derler. وَمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ رَبَّنَٓا اٰتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الْاٰخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ ﴿٢٠١﴾
Bakara 201. Onlardan bir kısmı da “Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver; ahirette de iyilik ver! Bizi cehennem azabından koru!” diye dua eder. قَالُوا رَبَّنَٓا اَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْرًا وَثَبِّتْ اَقْدَامَنَا وَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِر۪ينَۜ ﴿٢٥٠﴾
Bakara 250. Calut ve askerleriyle savaşa tutuştuklarında, (Talut’un askerleri) “Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır! Ayaklarımızı sabit tut! kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.” diye dua etmişlerdi. اٰمَنَ الرَّسُولُ بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْهِ مِنْ رَبِّه۪ وَالْمُؤْمِنُونَۜ كُلٌّ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَمَلٰٓئِكَتِه۪ وَكُتُبِه۪ وَرُسُلِه۪ۜ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ اَحَدٍ مِنْ رُسُلِه۪۠ وَقَالُوا سَمِعْنَا وَاَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَاِلَيْكَ الْمَص۪يرُ ﴿٢٨٥﴾ لَا يُكَلِّفُ اللّٰهُ نَفْسًا اِلَّا وُسْعَهَاۜ لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَتْۜ رَبَّنَا لَا تُؤَاخِذْنَٓا اِنْ نَس۪ينَٓا اَوْ اَخْطَأْنَاۚ رَبَّنَا وَلَا تَحْمِلْ عَلَيْنَٓا اِصْرًا كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِنَاۚ رَبَّنَا وَلَا تُحَمِّلْنَا مَا لَا طَاقَةَ لَنَا بِه۪ۚ وَاعْفُ عَنَّا۠ وَاغْفِرْ لَنَا۠ وَارْحَمْنَا۠ اَنْتَ مَوْلٰينَا فَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِر۪ينَ ﴿٢٨٦﴾
Bakara 285. O elçi, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, müminler de. Hepsi Allah’a, meleklerine, kitaplarına, elçilerine iman ettiler. (Müminler) “O’nun (Allah’ın) elçilerinden hiçbiri arasında fark gözetmeyiz.” (derler). “İşittik, itaat ettik. Rabbimiz, affına (sığındık)! Dönüş yalnızca sanadır.” derler.
286. Allah hiçbir canı gücünün yetmeyeceği şeyle sorumlu tutmaz. (Herkesin) kazandığı (iyilik) kendi lehine, kazandığı (kötülük) de kendi aleyhinedir. “Rabbimiz! Unutur veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma! Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme! Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyler yükleme! Bizi affet! Bizi bağışla! Bize merhamet et! Sen bizim [mevla]mızsın (efendimizsin)! kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et!” رَبَّنَا لَا تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ اِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةًۚ اِنَّكَ اَنْتَ الْوَهَّابُ ﴿٨﴾ رَبَّنَٓا اِنَّكَ جَامِعُ النَّاسِ لِيَوْمٍ لَا رَيْبَ ف۪يهِۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُخْلِفُ الْم۪يعَادَ۟ ﴿٩﴾
Ali imran 8. (Şöyle dua ederler:) “Rabbimiz! Bizi doğru yola ulaştırdıktan sonra kalplerimizi eğriltme! Bize katından merhamet ver! Şüphesiz ki bolca veren yalnızca sensin.
9. Rabbimiz! Gelmesinde şüphe olmayan bir günde, insanları mutlaka toplayacak olan sensin.” Şüphesiz ki Allah sözünden dönmez. اَلَّذ۪ينَ يَقُولُونَ رَبَّنَٓا اِنَّنَٓا اٰمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَقِنَا عَذَابَ النَّارِۚ ﴿١٦﴾
Ali imran 16. Onlar (duyarlı olanlar) “Rabbimiz! Şüphesiz ki biz iman ettik; bizim için günahlarımızı bağışla, bizi ateş azabından koru!” derler. هُنَالِكَ دَعَا زَكَرِيَّا رَبَّهُۚ قَالَ رَبِّ هَبْ ل۪ي مِنْ لَدُنْكَ ذُرِّيَّةً طَيِّبَةًۚ اِنَّكَ سَم۪يعُ الدُّعَٓاءِ ﴿٣٨﴾
Ali imran 38. Zekeriya orada Rabbine dua etmiş ve şöyle demişti: “Rabbim! Bana tarafından hayırlı bir nesil ver! Şüphesiz ki sen duayı duyansın.” رَبَّنَٓا اٰمَنَّا بِمَٓا اَنْزَلْتَ وَاتَّبَعْنَا الرَّسُولَ فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِد۪ينَ ﴿٥٣﴾
Ali imran 53. (Havariler demişti ki:) “Rabbimiz! İndirdiğine inandık ve o Elçiye uyduk. Bizi şahitlerle birlikte yaz.” مَا كَانَ قَوْلَهُمْ اِلَّٓا اَنْ قَالُوا رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَاِسْرَافَنَا ف۪ٓي اَمْرِنَا وَثَبِّتْ اَقْدَامَنَا وَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِر۪ينَ ﴿١٤٧﴾
Ali imran 147. Onların sözleri, sadece şöyle demekten ibaretti: “Rabbimiz! Günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlığımızı bağışla. Ayaklarımızı sabit tut! kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et!” اَلَّذ۪ينَ يَذْكُرُونَ اللّٰهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلٰى جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ ف۪ي خَلْقِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۚ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هٰذَا بَاطِلًاۚ سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ ﴿١٩١﴾ رَبَّنَٓا اِنَّكَ مَنْ تُدْخِلِ النَّارَ فَقَدْ اَخْزَيْتَهُۜ وَمَا لِلظَّالِم۪ينَ مِنْ اَنْصَارٍ ﴿١٩٢﴾ رَبَّنَٓا اِنَّنَا سَمِعْنَا مُنَادِيًا يُنَاد۪ي لِلْا۪يمَانِ اَنْ اٰمِنُوا بِرَبِّكُمْ فَاٰمَنَّاۗ رَبَّنَا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَكَفِّرْ عَنَّا سَيِّـَٔاتِنَا وَتَوَفَّنَا مَعَ الْاَبْرَارِۚ ﴿١٩٣﴾ رَبَّنَا وَاٰتِنَا مَا وَعَدْتَنَا عَلٰى رُسُلِكَ وَلَا تُخْزِنَا يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ اِنَّكَ لَا تُخْلِفُ الْم۪يعَادَ ﴿١٩٤﴾
Ali imran 191. Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerineyken (her zaman) Allah’ı hatırlar; göklerin ve yerin yaratılışı hakkında düşünür (ve şöyle derler:) “Rabbimiz! Sen bunu [batıl] olarak (boş yere) yaratmadın. Sen yücesin. Bizi cehennem azabından koru!
192. Rabbimiz! Doğrusu sen kimi ateşe koyarsan, artık onu elbette rezil etmişsindir. Zalimler için hiçbir yardımcı yoktur.
193. Rabbimiz! Gerçek şu ki biz ‘Rabbinize inanın!’ diye imana çağıran davetçiyi duyduk ve hemen iman ettik. Rabbimiz! Bizim için günahlarımızı bağışla; kötülüklerimizi ört ve iyilerle birlikte (olacak şekilde) bizi vefat ettir!
194. Rabbimiz! Bize, elçilerin vasıtasıyla vadettiklerini de ikram et ve kıyamet gününde bizi rezil etme! Şüphesiz ki sen sözünden dönmezsin.” ا شَر۪يكَ لَهُۚ وَبِذٰلِكَ اُمِرْتُ وَاَنَا۬ اَوَّلُ الْمُسْلِم۪ينَ ﴿١٦٣﴾
Enam 162. De ki: “Şüphesiz ki benim [salât]ım (desteğim), ibadetlerim, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir. قَالَا رَبَّنَا ظَلَمْنَٓا اَنْفُسَنَا وَاِنْ لَمْ تَغْفِرْ لَنَا وَتَرْحَمْنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِر۪ينَ ﴿٢٣﴾
Araf 23. (Âdem ve eşi) şöyle dua etmişlerdi: “Rabbimiz! Biz kendimize haksızlık ettik. Bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen elbette kaybedenlerden olacağız.” رَبَّنَٓا اَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْرًا وَتَوَفَّنَا مُسْلِم۪ينَ۟ ﴿١٢٦﴾
Araf 126. ....“Rabbimiz! Bize bol bol sabır ver ve müslümanlar olarak bizi vefat ettir.” diye dua etmişlerdi. قَالَ رَبِّ اغْفِرْ ل۪ي وَلِاَخ۪ي وَاَدْخِلْنَا ف۪ي رَحْمَتِكَۘ وَاَنْتَ اَرْحَمُ الرَّاحِم۪ينَ۟ ﴿١٥١﴾
Araf 151. (Bunun üzerine Musa), “Rabbim! Beni ve kardeşimi bağışla; bizi merhametine koy! Sen merhametlilerin en merhametlisisin.” diye dua etmişti. قَالُوا عَلَى اللّٰهِ تَوَكَّلْنَاۚ رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِلْقَوْمِ الظَّالِم۪ينَۙ ﴿٨٥﴾ وَنَجِّنَا بِرَحْمَتِكَ مِنَ الْقَوْمِ الْكَافِر۪ينَ ﴿٨٦﴾
Yunus 85. Onlar da şöyle demişlerdi: “Yalnızca Allah’a güvendik. Rabbimiz! Bizi zalimler topluluğu için deneme konusu kılma! 86. Bizi merhametinle o kâfirler topluluğundan kurtar!”
Hud 47.... Ey Rabbim sen beni bağışlamazsan bana merhamet etmezsen hüsrana uğrayanlardan olurum. فَاطِرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ اَنْتَ وَلِيّ۪ فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِۚ تَوَفَّن۪ي مُسْلِمًا وَاَلْحِقْن۪ي بِالصَّالِح۪ينَ ﴿١٠١﴾..
Yusuf101. ...Göklerin ve yerin yoktan yaratanı! Sen dünyada da ahirette de benim dostumsun. Beni müslüman olarak vefat ettir ve beni iyilere kat!” رَبِّ اجْعَلْن۪ي مُق۪يمَ الصَّلٰوةِ وَمِنْ ذُرِّيَّت۪يۗ رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَٓاءِ ﴿٤٠﴾ رَبَّنَا اغْفِرْ ل۪ي وَلِوَالِدَيَّ وَلِلْمُؤْمِن۪ينَ يَوْمَ يَقُومُ الْحِسَابُ۟ ﴿٤١﴾
İbrahim 40. Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namaz kılanlardan eyle! Rabbimiz! Duamı kabul et! 41. Rabbimiz! Hesabın gerçekleşeceği gün, beni, ana babamı ve müminleri bağışla!” وَقُلْ رَبِّ اَدْخِلْن۪ي مُدْخَلَ صِدْقٍ وَاَخْرِجْن۪ي مُخْرَجَ صِدْقٍ وَاجْعَلْ ل۪ي مِنْ لَدُنْكَ سُلْطَانًا نَص۪يرًا ﴿٨٠﴾
İsra 80. De ki: “Rabbim! Gireceğim yere dürüstlükle girmemi; çıkacağım yerden de dürüstlükle çıkmamı sağla! Bana tarafından yardım edici bir güç ver!” اِذْ اَوَى الْفِتْيَةُ اِلَى الْكَهْفِ فَقَالُوا رَبَّنَٓا اٰتِنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً وَهَيِّئْ لَنَا مِنْ اَمْرِنَا رَشَدًا ﴿١٠﴾
Kehf 10. Hani o gençler mağaraya sığınmışlar ve “Rabbimiz! Bize tarafından merhamet ver ve bize (şu) durumumuzdan bir kurtuluş yolu hazırla!” demişlerdi. وَلَا تَقُولَنَّ لِشَا۬يْءٍ اِنّ۪ي فَاعِلٌ ذٰلِكَ غَدًاۙ ﴿٢٣﴾ اِلَّٓا اَنْ يَشَٓاءَ اللّٰهُۘ وَاذْكُرْ رَبَّكَ اِذَا نَس۪يتَ وَقُلْ عَسٰٓى اَنْ يَهْدِيَنِ رَبّ۪ي لِاَقْرَبَ مِنْ هٰذَا رَشَدًا ﴿٢٤﴾
Kehf 23. Hiçbir şey için sakın “Bunu yarın mutlaka yapacağım.” deme!
24. “Ancak Allah dilerse (yapacağım.” de)! Unuttuğun zaman Rabbini an ve “Umarım Rabbim beni doğruya bundan daha yakın olana ulaştırır.” de! قَالَ رَبِّ اشْرَحْ ل۪ي صَدْر۪يۙ ﴿٢٥﴾ وَيَسِّرْ ل۪ٓي اَمْر۪يۙ ﴿٢٦﴾ وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِنْ لِسَان۪يۙ ﴿٢٧﴾ يَفْقَهُوا قَوْل۪يۖ ﴿٢٨﴾
Ta Ha 25. (Musa ise) şöyle dua etmişti: “Rabbim! Benim için yüreğime genişlik ver!
26. İşimi bana kolaylaştır!
27,28. Dilimden bağı çöz ki sözümü anlasınlar. وَقُلْ رَبِّ زِدْن۪ي عِلْمًا ﴿١١٤﴾...
Ta Ha 114.... “Rabbim! İlmimi artır!” de. و رَبَّهُٓ اَنّ۪ي مَسَّنِيَ الضُّرُّ وَاَنْتَ اَرْحَمُ الرَّاحِم۪ينَۚ ﴿٨٣﴾
Enbiya 83... Hani Rabbine “Başıma bu dert geldi. Sen merhametlilerin en merhametlisisin.” لَٓا اِلٰهَ اِلَّٓا اَنْتَ سُبْحَانَكَۗ اِنّ۪ي كُنْتُ مِنَ الظَّالِم۪ينَۚ ﴿٨٧﴾...
Enbiya 87. ..“(Rabbim)! Senden başka ilah yoktur; sen yücesin. Şüphesiz ki ben haksızlık edenlerden oldum.” فَاِذَا اسْتَوَيْتَ اَنْتَ وَمَنْ مَعَكَ عَلَى الْفُلْكِ فَقُلِ الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذ۪ي نَجّٰينَا مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِم۪ينَ ﴿٢٨﴾ وَقُلْ رَبِّ اَنْزِلْن۪ي مُنْزَلًا مُبَارَكًا وَاَنْتَ خَيْرُ الْمُنْزِل۪ينَ ﴿٢٩﴾
Mü'minun 28. Sen beraberindekilerle birlikte gemiye yerleştiğinde de ki: “Bizi zalimler topluluğundan kurtaran Allah’a [hamd]olsun!”
29. De ki: “Rabbim! Beni bereketli bir yere indir! Sen (insanları uygun bir yere) indirilenlerin en hayırlısısın.” قُلْ رَبِّ اِمَّا تُرِيَنّ۪ي مَا يُوعَدُونَۙ ﴿٩٣﴾ رَبِّ فَلَا تَجْعَلْن۪ي فِي الْقَوْمِ الظَّالِم۪ينَ ﴿٩٤﴾
Mü'minun 93. De ki: “Rabbim! Onlara vadedileni (azabı) mutlaka bana göstereceksen,
94. Rabbim! Bu durumda beni zalimler topluluğunun içinde bulundurma!” وَقُلْ رَبِّ اَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاط۪ينِۙ ﴿٩٧﴾ وَاَعُوذُ بِكَ رَبِّ اَنْ يَحْضُرُونِ ﴿٩٨﴾
Mü'minun 97. De ki: “Rabbim! Şeytanların kışkırtmalarından sana sığınıyorum!
98. Rabbim! Onların bana yaklaşmalarından da sana sığınıyorum.” رَبَّنَٓا اٰمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَاَنْتَ خَيْرُ الرَّاحِم۪ينَۚ ﴿١٠٩﴾
Mü'minun 109. ... ‘Rabbimiz! İman ettik, bizi affet; bize merhamet et! Sen merhametlilerin en hayırlısısın’ وَالَّذ۪ينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا اصْرِفْ عَنَّا عَذَابَ جَهَنَّمَۗ اِنَّ عَذَابَهَا كَانَ غَرَامًاۗ ﴿٦٥﴾
Furkan 65. Şöyle derler: “Rabbimiz! Cehennem azabını bizden uzak tut! Şüphesiz ki onun azabı sargındır. وَالَّذ۪ينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ اَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ اَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّق۪ينَ اِمَامًا ﴿٧٤﴾
Furkan 74. Onlar şöyle dua ederler: “Rabbimiz! Eşlerimizden ve nesillerimizden bize gözler aydınlığı ver ve bizi [muttakî]lere (duyarlı olanlara) önder kıl!” رَبَّ الْعَالَم۪ينَۙ ﴿٧٧﴾ اَلَّذ۪ي خَلَقَن۪ي فَهُوَ يَهْد۪ينِۙ ﴿٧٨﴾ وَالَّذ۪ي هُوَ يُطْعِمُن۪ي وَيَسْق۪ينِۙ ﴿٧٩﴾ وَاِذَا مَرِضْتُ فَهُوَ يَشْف۪ينِۖ ﴿٨٠﴾ وَالَّذ۪ي يُم۪يتُن۪ي ثُمَّ يُحْي۪ينِۙ ﴿٨١﴾ وَالَّذ۪ٓي اَطْمَعُ اَنْ يَغْفِرَ ل۪ي خَط۪ٓيـَٔت۪ي يَوْمَ الدّ۪ينِۜ ﴿٨٢﴾ رَبِّ هَبْ ل۪ي حُكْمًا وَاَلْحِقْن۪ي بِالصَّالِح۪ينَۙ ﴿٨٣﴾ وَاجْعَلْ ل۪ي لِسَانَ صِدْقٍ فِي الْاٰخِر۪ينَۙ ﴿٨٤﴾ وَاجْعَلْن۪ي مِنْ وَرَثَةِ جَنَّةِ النَّع۪يمِۙ ﴿٨٥﴾ وَاغْفِرْ لِا﴿٨٦﴾ وَلَا تُخْزِن۪ي يَوْمَ يُبْعَثُونَۙ ﴿٨٧﴾ يَوْمَ لَا يَنْفَعُ مَالٌ وَلَا بَنُونَۙ ﴿٨٨﴾ اِلَّا مَنْ اَتَى اللّٰهَ بِقَلْبٍ سَل۪يمٍۜ ﴿٨٩﴾
Şuara 77... âlemlerin Rabbi.
78. Beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir.
79. Beni yediren ve içirendir.
80. Hastalandığımda bana şifa verendir.
81. Beni öldürüp sonra diriltecek olandır.
82. Hesap gününde benim için hatalarımı bağışlayacağını umduğum O’dur.
83. Rabbim! Bana doğru hüküm verme yeteneği ver ve beni iyiler arasına kat!
84. Bana, (benden) sonra gelecekler arasında iyilikle anılmayı nasip et!
85. Beni, nimet cennetinin mirasçılarından kıl!
86. (Beni) bağışla.
87,88,89. Samimi bir kalp ile gelenlerin dışında, mal ve çocukların (kişiye) yarar sağlayamayacağı gün, yani (insanların) diriltilecekleri gün beni rezil etme!” وَقَالَ رَبِّ اَوْزِعْن۪ٓي اَنْ اَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّت۪ٓي اَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلٰى وَالِدَيَّ وَاَنْ اَعْمَلَ صَالِحًا تَرْضٰيهُ وَاَدْخِلْن۪ي بِرَحْمَتِكَ ف۪ي عِبَادِكَ الصَّالِح۪ينَ ﴿١٩﴾
Neml 19. ..“Rabbim! Bana ve ana babama verdiğin nimet(ler)e şükretmemde ve razı olacağın iyi iş(ler) yapmamda beni başarılı kıl! Beni merhametinle iyi kullarının arasına kat!” قَالَ هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبّ۪ي۠ لِيَبْلُوَن۪ٓي ءَاَشْكُرُ اَمْ اَكْفُرُۜ وَمَنْ شَكَرَ فَاِنَّمَا يَشْكُرُ لِنَفْسِه۪ۚ وَمَنْ كَفَرَ فَاِنَّ رَبّ۪ي غَنِيٌّ كَر۪يمٌ ﴿٤٠﴾
Neml 40. ..“Bu, şükür mü edeceğimi yoksa nankörlük mü yapacağımı denemek üzere Rabbimin (bana verdiği) iyiliklerindendir. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur; kâfir olana gelince, Rabbim zengindir, cömerttir.” عَسٰى رَبّ۪ٓي اَنْ يَهْدِيَن۪ي سَوَٓاءَ السَّب۪يلِ ﴿٢٢﴾
Kasas 22. ...“Umarım ki Rabbim beni doğru yola ulaştırır.” رَبِّ اِنّ۪ي لِمَٓا اَنْزَلْتَ اِلَيَّ مِنْ خَيْرٍ فَق۪يرٌ ﴿٢٤﴾
Kasas 24. .. “Rabbim! Doğrusu bana vereceğin her lütfa öyle muhtacım ki!”. رَبِّ انْصُرْن۪ي عَلَى الْقَوْمِ الْمُفْسِد۪ينَ۟ ﴿٣٠﴾
Ankebut 30. ...“Rabbim! Şu bozguncu topluma karşı bana yardım et!” الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذ۪ٓي اَذْهَبَ عَنَّا الْحَزَنَۜ اِنَّ رَبَّنَا لَغَفُورٌ شَكُورٌۙ ﴿٣٤﴾ اَلَّذ۪ٓي اَحَلَّنَا دَارَ الْمُقَامَةِ مِنْ فَضْلِه۪ۚ لَا يَمَسُّنَا ف۪يهَا نَصَبٌ وَلَا يَمَسُّنَا ف۪يهَا لُغُوبٌ ﴿٣٥﴾
Fatır 34,35. (Cennette şöyle) diyeceklerdir: “[Hamd] (övgü), bizden kaygıyı gideren Allah’adır! İçinde bize hiçbir yorgunluk ve bıkkınlık ulaşmayacak olan, cömertliğinin sonucu olarak bizi [ebedî] kalınacak cennet yurduna yerleştiren Rabbimiz şüphesiz ki çok bağışlayandır, şükre çok karşılık verendir.” اِذَا مَسَّ الْاِنْسَانَ ضُرٌّ دَعَانَاۘ ثُمَّ اِذَا خَوَّلْنَاهُ نِعْمَةً مِنَّاۙ قَالَ اِنَّمَٓا اُو۫ت۪يتُهُ عَلٰى عِلْمٍۜ بَلْ هِيَ فِتْنَةٌ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ ﴿٤٩﴾ قَدْ قَالَهَا الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَمَٓا اَغْنٰى عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَكْسِبُونَ ﴿٥٠﴾ فَاَصَابَهُمْ سَيِّـَٔاتُ مَا كَسَبُواۜ وَالَّذ۪ينَ ظَلَمُوا مِنْ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ سَيُص۪يبُهُمْ سَيِّـَٔاتُ مَا كَسَبُواۙ وَمَا هُمْ بِمُعْجِز۪ينَ ﴿٥١﴾ اَوَلَمْ يَعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيَقْدِرُۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ۟ ﴿٥٢﴾
Zümer 49. İnsana bir zarar dokunduğu zaman bize yalvarır. Sonra, kendisine tarafımızdan bir nimet verdiğimizde “Bu, bana ancak bilgi(m) sayesinde verilmiştir” der. Hayır! O bir imtihandır fakat çoğu bilmez.
50. Bunu onlardan öncekiler de elbette söylemişti ama kazandıkları şeyler onlara yarar sağlamamıştı.
51. Kazandıklarının kötü sonuçları onları yakalamıştı. Bunlardan da (müşriklerden de) haksızlık edenlerin işledikleri kötülükler başlarına gelecektir. (Allah’ı) asla aciz bırakamazlar.
52. Bilmediler mi ki Allah rızkı dilediğine (layık olana) açarak (bol) da verebilir; kısarak (dar) da. Şüphesiz ki bunda inanan bir toplum için dersler vardır. رَبَّنَا وَسِعْتَ كُلَّ شَيْءٍ رَحْمَةً وَعِلْمًا فَاغْفِرْ لِلَّذ۪ينَ تَابُوا وَاتَّبَعُوا سَب۪يلَكَ وَقِهِمْ عَذَابَ الْجَح۪يمِ ﴿٧﴾رَبَّنَا وَاَدْخِلْهُمْ جَنَّاتِ عَدْنٍۨ الَّت۪ي وَعَدْتَهُمْ وَمَنْ صَلَحَ مِنْ اٰبَٓائِهِمْ وَاَزْوَاجِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْۜ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُۚ ﴿٨﴾ وَقِهِمُ السَّيِّـَٔاتِۜ وَمَنْ تَقِ السَّيِّـَٔاتِ يَوْمَئِذٍ فَقَدْ رَحِمْتَهُۜ وَذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ۟ ﴿٩﴾
Mü'min 7. .. “Rabbimiz! Senin merhamet ve ilmin her şeyi kapsamıştır. Tevbe eden ve senin yoluna gidenleri bağışla; onları cehennem azabından koru!
8. Rabbimiz! Onları da atalarından, eşlerinden ve nesillerinden iyi olanları da kendilerine vadettiğin durmaya değer cennetlere koy! Şüphesiz ki güçlü, doğru hüküm veren yalnızca sensin!
9. Onları her türlü kötülüklerden koru! O gün sen kimi kötülüklerden korursan elbette ona merhamet etmişsindir. Asıl büyük kurtuluş işte budur.” رَبِّ اَوْزِعْن۪ٓي اَنْ اَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّت۪ٓي اَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلٰى وَالِدَيَّ وَاَنْ اَعْمَلَ صَالِحًا تَرْضٰيهُ وَاَصْلِحْ ل۪ي ف۪ي ذُرِّيَّت۪يۚ اِنّ۪ي تُبْتُ اِلَيْكَ وَاِنّ۪ي مِنَ الْمُسْلِم۪ينَ ﴿١٥﴾
Ahkaf 15. ..“Rabbim! Bana ve ana babama verdiğin nimet(ler)e şükretmemde ve razı olacağın iyi iş(ler) yapmamda beni başarılı kıl! Benim için de soyumda iyiliği devam ettir! Ben sana döndüm. Elbette ki ben müslümanlardanım.” رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا وَلِاِخْوَانِنَا الَّذ۪ينَ سَبَقُونَا بِالْا۪يمَانِ وَلَا تَجْعَلْ ف۪ي قُلُوبِنَا غِلًّا لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا رَبَّنَٓا اِنَّكَ رَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌ۟ ﴿١٠﴾
Haşr 10. ... “Rabbimiz! Bizi ve imanda bizi geçmiş (bizden önce iman etmiş) kardeşlerimizi bağışla! İman edenlere kalplerimizde hiçbir kin bırakma! Rabbimiz! Şüphesiz ki sen çok şefkatlisin; çok merhametlisin! رَبَّنَٓا اَتْمِمْ لَنَا نُورَنَا وَاغْفِرْ لَنَاۚ اِنَّكَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ ﴿٨﴾
Tahrim 8. ...“Rabbimiz! Işığımızı bizim için tamamla; bizi bağışla! Şüphesiz ki sen her şeye gücü yetensin.” derler. رَبِّ اغْفِرْ ل۪ي وَلِوَالِدَيَّ وَلِمَنْ دَخَلَ بَيْتِيَ مُؤْمِنًا وَلِلْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِۜ وَلَا تَزِدِ الظَّالِم۪ينَ اِلَّا تَبَارًا ﴿٢٨﴾
Nuh 28. Rabbim! Beni, ana babamı, iman etmiş olarak evime girenleri, iman eden erkekleri ve iman eden kadınları bağışla! Zalimlerin de ancak helakini artır!” قُلْ اَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِۙ ﴿١﴾ مِنْ شَرِّ مَا خَلَقَۙ ﴿٢﴾ وَمِنْ شَرِّ غَاسِقٍ اِذَا وَقَبَۙ ﴿٣﴾ وَمِنْ شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِي الْعُقَدِۙ ﴿٤﴾ وَمِنْ شَرِّ حَاسِدٍ اِذَا حَسَدَ ﴿٥﴾
Felak 1. De ki: “(Şunların şerrinden) ağaran sabahın Rabbine sığınırım: 2. Yarattığı şeylerin şerrinden, 3. Çöktüğü zaman karanlığın şerrinden, 4. Düğümlere üfleyenlerin şerrinden, 5. Kıskançlık duyduğunda kıskancın şerrinden.” قُلْ اَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِۙ ﴿١﴾ مَلِكِ النَّاسِۙ ﴿٢﴾ اِلٰهِ النَّاسِۙ ﴿٣﴾ مِنْ شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِۙ ﴿٤﴾ اَلَّذ۪ي يُوَسْوِسُ ف۪ي صُدُورِ النَّاسِۙ ﴿٥﴾ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ ﴿٦﴾
Nas 1. De ki: “İnsanların Rabbine sığınırım. 2. İnsanların hükümdarına, 3. İnsanların ilahına. 4,5,6. İnsanların göğüslerine (kalplerine) vesveseler fısıldayan, cinlerden ve insanlardan (olan o) sinsi vesvesecinin şerrinden (Allah’a sığınırım).”
Kuran-ı Kerim'de geçen dualar, peygamberlerin duaları Arapça ve Türkçe Meali